9.8.09

Analar neler doğurur

Akkuyu nükleer santralına ilişkin konular tekrar gündemde. Ruslar inşaatı almak istiyorlarmış. Gazete haberlerine bakarken belleğime ilginç bir anı düştü. Hele anlatayım:

Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santralın kondense sistemleri, deniz suyu ile soğutulacak, ısınan su da denize iade edilecekti. Deniz Bilimler ve Teknolojisi enstitüsü olarak bu suyun olası etkileri üzerine çok detaylı çalışmalar yapmıştık. Devletimize 1982 yılında İngilizce çok mufassal bir rapor sunmuştuk.
Yıl 1980 . Başkanlığını yaptığım beş kişilik ekip olarak, iki yıldır çok yoğun çalışıyoruz. Ben de son derece iyi form tutmuşum. Yorulmak bilmiyorum ve birbirine komşu olan üç koyda sabah akşam, dala çıka sportif bir çalışma performansı sergiliyorum. Örneğin 15m. Derinliğe snorkel ile inip örnek topluyorum…
Birgün balıkçılıkla uğraşan bir arkadaş, demirinin denizde kaldığını bir türlü kurtaramadığını söyleyip yardım diledi. Nerede olduğunu sordum. Çamalanı koyunun şuralarında diye tarif etti… Avucumun içi gibi bildiğim yerler. 20, 25 metre derinlikte olmalı. Zaten balıkçı da 15, 16 kulaçta olduğunu söylüyor…
O gün öğleden sonra Çamalanı’nda çalışacağız. Balıkçının demirini buldum. Tam 22m. derinde. Demirin zinciri kayaya sıkışmış, zorlayınca da kopmuş…
Sonunda balıkçı arkadaş demirine kavuşmuştu. Hani felek adama eşeğini kaybettirir üzer, buldurur sevindirir derler ya. İşte öyle bir şey. Gariban balıkçı da sevinmişti…
Aradan yıllar geçti. Birgün öğrencim Prof.Dr. Şükran Cirik’le Akkuyu’da bir teknedeyiz. Tüpler yanımızda. Belli bir kesimde dalış yapacağız. Kayığın sahibi kürek çekiyor. Bir yandan da sorular soruyor. Sonunda tüplerle 20, 30m. lere dalacağız deyince. Şöyle küçümser bir eda ile güldü ve:
“Buraya 7-8 yıl önce Ege üniv.den Sumru hoca diye biri geldi. Denizde demirimiz kalmıştı. Adam tüp müp kullanmadan 60m. ye dalıp demiri kaptı geldi”. Demez mi. Şükran hemen atladı. Tam benim işte O Sumru hoca olduğumu söyliyecekti ki, ayağına basıp lafı ağzından aldım. “vay beee dedim. Analar neler doğuruyormuş”.
Birkaç yılda bizim hiç de küçümsenmiyecek bir derinlik olan 22m. 60m. Olmuştu. Elleme dedim Şükran’a. Bırak efsane olarak kalalım.
Bugünlerde 100m.lerin çok üzerindeyimdir herhalde!!!!!!!!

5.8.09

Oltaç Ünsal Anlatıyor

1995 yılı yaz aylarında babam S.Ünsal beni ziyarete gelmişti. New York’tayım. Çok yoğun çalıştığımdan babamla günde bir iki saat anca beraber olabiliyoruz. Ama O, birkaç gün içinde çok sayıda ahbap edinmiş ve çoğu Türk olan dostlarıyla haşır neşir olmuştu.
Birgün taksiyle giderken şoförün Irak’lı veya Ortadoğulu bir Arap olduğunu söyledi (taksilerde dikiz aynasının yanında şoförün kimliği yazılıdır). İsmiyle hitap ederek sohbet etti. Adam Irak’lı idi. Daha sonra bindiğim taksileri kullananın adını okur olmuşumdur…

Sayılı gün ve haftalar geçmiş, babam Türkiye’ye dönmüştü. Bir gün taksi ile yoldayım. Şoförün adı Deniz..?. Selam deyip Türkçe devam ettim. Kendisi İzmir (Urla’dan). Birkaç laftan sonra dedi ki:”Şu ara bir Prof. hemşehrimiz geldi adı Sumru. Adam derya… Bizimkilerle zaman zaman bir araya geliyor. Çok faydalı bilgiler verip Nasihatlerde bulunuyor. Hoşsohbet, çok babacan bir adam. Kendisini çok sevdik. Belki sen de tanımışsındır”… Nutkum tutuldu. “O benim babam” diye haykırmak istedim, ama, “vay be dedim. Ben de tanımak isterdim doğrusu. Helal olsum hemşerimize”…

Sumru Baba:
(Doğrudur. O yıl orada çok vatandaşımızla sohbetlerim oldu. Güzel anılarım var).

2.8.09

Balıklarda Yavru Bakımı

BALIKLARDA YAVRU BAKIMI

Canlılarda ebeveynin yavruya gösterdiği ilgi, yumurta veya yavru sayısıyla ters orantılıdır. Yani yumurta ne kadar çok ise ilgi o nisbette azdır. Yumurta sayısı azaldıkça ana-babanın ilgi ve gözetimi yoğunlaşmakta, artmaktadır. Balık çok sayıda yumurta verir. Yavru bakımı yok denecek kadar azdır. Genel anlamda omurgalılarda, balıklardan memelilere doğru bakım artmaktadır. Sazan balığı ortalama 700 000 yumurta sayısıyla ön sıralarda yer alır. Oysa tilapia balıkları en fazla, yüzlerle ifade edilebilecek sayıda yumurta bırakırlar. Sazanın yavruya ilgisi sıfır seviyesinde olduğu halde, tilpialar yavrularını korurlar. Tehlike anında yavrular, ananın açılan ağzına sığınırlar. Sorun bitince ana ağzını tekrar açar ve yavrular dışarı çıkarak annnenin gözetimi altında dolaşırlarlar.


En vahşi ve saldırgan sürüngenlerden olan timsahlar yumurta ve yavrularına ihtimam gösterirler. Hatta dişi timsahlar (bazen erkekler de) açılmakta geciken yumurtaları ağızlarına alarak dil ile damak arasında yavruların çıkmasını sağlarlar ve yine yavrularını ağızlarına alarak su ortamına taşırlar.


Omurgasızlarda da bazı canlıların yumurta ve yavruyu gözettikleri bilinmektedir. Bazı Crustacea (örneğin yengeç) üyeleri yumurta ve yavruları abdomenin bir bölümünde taşırlar.